-
1 чересчур
haddinden fazla* * *aşırı (derecede), haddinden fazlaчересчу́р горя́чий — aşırı sıcak
-
2 слишком
он говори́л сли́шком мно́го / до́лго — lüzumundan fazla konuştu
пожа́рные при́были сли́шком по́здно — itfaiye iş işten geçtikten sonra geldi
плёнка намо́тана сли́шком ту́го — фото film çok sıkı sarılmış
э́то уж сли́шком! — bu kadarı da fazla artık!
-
3 заваливать
doldurmak; tıkamak; yağdırmak; yıkmak; batırmak* * *несов.; сов. - зава́литьзава́ливать что-л. землёй — topraklamak
его́ завали́ло землёй — toprak altında kaldı
я́ма зава́лена — çukur dolduruldu
я́ма зава́лена упа́вшими ве́тками — çukur düşmüş dallarla dolu
вход в пеще́ру завали́ло камня́ми — mağaranın ağzı (kopup) düşmüş kayalarla tıkandı / tıkalı
2) ( загромождать) yığarak kapamak / tıkamakдоро́гу завали́ли дере́вьями — yolu ağaç yığarak kapadılar / tıkadılar
3) разг., врз yağdırmakзава́ливать ры́нок това́рами — piyasaya mal yağdırmak
зава́ливать кого-либо пи́сьмами — birine mektup yağdırmak
его́ зава́ливают рабо́той — перен. ona haddinden fazla iş gördürüyorlar
он зава́лен рабо́той — перен. işi başından aşkın
склад зава́лен ме́белью — depo mobilya almıyor, depo mobilyadan dolup taşıyor
4) ( обрушивать) yıkmak5) перен., прост. batırmakзавали́ть де́ло — işi batırmak / berbat etmek
6) перен., прост. çakmakя завали́л фи́зику — fizikten çaktım / taktım
он тебя́ зава́лит (на экзамене) — seni çaktıracak
-
4 мера
ölçü* * *ж1) ölçüме́ры ве́са — ağırlık ölçüleri
2) ( мероприятие) önlem; tedbirпринима́ть ме́ры — önlemler almak
3) (предел, граница чего-л.) ölçü; had (- ddi); kararвсему́ есть ме́ра — herşeyin haddi / kararı var
всё должно́ быть в ме́ру — her bir şey kararında olmalı
потеря́ть чу́вство ме́ры — ölçüyü kaçırmak
••по ме́ре того́ как —...dıkça,...dığı ölçüde
по ме́ре возмо́жности — mümkün mertebe
по ме́ре необходи́мости — gerektikçe
в значи́тельной ме́ре — önemli derecede / ölçüde
в изве́стной ме́ре — bir dereceye kadar
сверх ме́ры — aşırı derecede; haddinden fazla
в ме́ру свои́х сил — gücünün yettiğince; gücü oranında
испо́льзовать име́ющиеся возмо́жности в по́лной ме́ре — eldeki olanaklardan sonuna kadar yararlanmak
-
5 отбавлять
несов.; сов. - отба́вить(bir kısmını / birazını) çıkarmak ( вынимать); ( kaptakinden) (biraz) dökmek; akıtmak; boşaltmak (отливать, отсыпать)••хоть отбавля́й — haddinden fazla
-
6 переполненный
tıklım tıklım (dolu), tıka basa dolu, hıncahınç (dolu), dolup taşan, dopdoluперепо́лненный стака́н — lebalep dolu bardak
перепо́лненная пала́та (госпиталя) — haddinden fazla doldurulan koğuş
су́дно бы́ло перепо́лнено пассажи́рами — gemi tıklım tıklım yolcu doluydu
перепо́лненный зал — tıklım tıklım dolu / tıka basa dolu / hıncahınç dolu salon
зал перепо́лнен — salon tıklım tıklım / tıka basa / hıncahınç doludur, salon adam almıyor, salon adamla dolup taşıyor
се́рдце ее перепо́лнено ра́достью — перен. yüreği sevinçle dolup taşıyor, sevinci yüreğine sığmıyor
-
7 сверх
1) (поверх чего-л.) üstüne; üstünde2) (помимо, кроме чего-л.) üstelik; ek olarakсверх програ́ммы — programa ek olarak
сверх того́, он не умён — üstelik akıllı da değildir
3) (выше, более чего-л.) aşkınсверх ме́ры — aşırı derecede, haddinden fazla
он рабо́тал сверх сил — yaptığı iş gücünü aşıyordu
4) (вопреки чему-л.) tersine, aksine, hilafınaсверх ожида́ния — umulanın / beklenilenin tersine / aksine
См. также в других словарях:
haddinden fazla — zf. Gereğinden çok, aşırı … Çağatay Osmanlı Sözlük
fazla — sf., Ar. fażla 1) Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade Yaşamak için çok zorluk çekiyordu. Fazla olarak hastaydı. R. N. Güntekin 2) Daha çok, aşkın Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz. B. Felek 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
MEST-İ SERŞAR — Haddinden fazla sarhoş, çok sarho … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUTASALLİFÎN — Haddinden fazla fazilet ve zerâfet iddiasından bulunanlar. Şarlatanlar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
had — is., ddi, esk., Ar. ḥadd 1) Sınır, uç 2) Derece İnsan buna bir hadde kadar göz yumabilir. 3) İnsanın yetki ve değeri Haddim değil. 4) mat. Terim Birleşik Sözler haddikifaye haddinden fazla haddizatında faiz haddi … Çağatay Osmanlı Sözlük
uluma — is. Ulumak işi Çılgın gözlerini haddinden fazla açarak uzun uzun bir havlama, bir ulumadır tutturmuş. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
fevkalhad — (A.) [ ﺪﺤﻝا قﻮﻓ ] haddinden fazla … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MAHVİYYET — Alçak gönüllülük. Tevâzu. Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek. Tevâzu içinde olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük